Bizler;
devletsiz, sınıfsız, özgür bir toplum için sınıf mücadelesi
perspektifini benimseyen ve bu fikri yaymak için biraraya gelen özgürlükçü
insanlarız. Daha önce tek başına yapmaya gayret ettiğimiz liberter
sosyalizm propagandasını şimdi daha organize bir şekilde gerçekleştirmeye
gayret ediyoruz. Bu temelde biraraya gelişimizin bazı nedenleri var. Öncelikle
düşünsel duruşumuzun bu coğrafyadaki özgürlükçü insanlar arasında
fazlaca kabul görmemesi, hatta yok sayılması nedeni ile bu bakışımızı
daha düzenli bir şekilde dile getirmeye çalışıyoruz. Gerçeklere ve düşlere
nasıl dönüşebileceklerine dair aynı platform içerisinde yapılmaya çalışılan
çok farklı yorumlar işbirliği yapabilmeyi zorlaştırmaktadır. Özgürlükçü
insanlar arasında farklı yorumların ve fikirlerin varlığı elbette
hareketin zenginliğidir ancak asgari mevzularda belirli bir fikir birliğinin
olması hareket serbestisi sağlayacaktır. Bizler bu şekilde biraraya gelirken
diğer özgürlükçü insanları yok sayan bir tavır almıyoruz. Tam tersine
bizim gibi düşünmeyen özgürlükçü insanların da biraraya gelmelerini
umut ediyoruz. Net yorumlar ve amaçlar ile oluşmuş birlikteliklerin işbirliğinin
daha etkili olacağını düşünüyoruz. Bakış açımızı sınıfsal bir
yerden tanımlamamız diğer mücadele alanlarını reddettiğimiz ya da önemsemediğimiz
anlamına gelmemektedir, aksine bu mücadele alanları ile sınıf mücadelesi
arasında bağlantı kurmaktayız. Bazı konu başlıklarına bakışımız kısaca
da olsa duruşumuz hakkında fikir sahibi olunmasına yardımcı olacaktır.
Bütün
özgürlükçü insanlar gibi biz de sınıfsız ve hiyerarşik olmayan bir
toplum amaçlıyoruz. İşyerleri ve diğer alanlarda varolacak özyönetim
konseylerini doğrudan demokrasinin hayat bulacağı konfederasyonların temeli
olarak görüyoruz. Bu toplumda, bizim sınıfımız ücret sistemini ortadan
kaldıracak, üretim ve dağıtım anlamına gelen sanayileri kamulaştıracaktır.
İstikrarsız ekonominin iniş çıkışları ile yaşamı sınırlı hareket
serbestliğine mahkum edilen işçi sınıfının yalnızlaştırılarak bölünmesi
son bulacaktır. Pazar ekonomisi ve değişim değerinin ortadan kaldırılması
komünist prensiplere göre insan ihtiyaçlarının tatmin edilmesi ile olacaktır.
“Herkesten yeteneğine göre, herkese ihtiyacı kadar.”
Şu
andaki derin ve köklü sistemin gücü temel aldığını ve egemen sınıfın
kendi rızasıyla iktidardan vazgeçmeyeceğini düşünüyoruz. Gerçek özgürlük
sadece toplumsal devrim ile gerçekleşebilir. Bizim için toplumsal devrim düşüncesi
soyut bir metaforu değil, tahakkümün her türlüsüne karşı gerçek bir
toplumsal savaşı ifade eder. Otonom sınıf bilincini geliştirimek, politik
iktidarlara karşı tek korunma yöntemidir.
Serbest
pazar kapitalizmi ya da devlet kapitalizmi şeklinde de olsa kapitalizmin bütün
formlarını ortadan kaldırmanın yollarını aramak gerekir. Kapitalizm; iki
karşıt sınıfı olan (geniş, sömürülen çalışan sınıf ve onu yöneten
dar seçkin sınıf) bir toplumu oraya çıkarır. Hakim sınıf üretimi ve dağıtımı
mülkiyeti altında tutar ve kontrol eder; bu suretle varlığını baki
kılmaya gayret eder. Toplumdaki bu iki temel fonksiyonun mülkiyeti, onlara
kendi sınıflarının çıkarlarını (karların yükselmesi vs.) merkeze
alarak, toplumsal fayda gözetmeden ekonomiyi şekillendirebilmelerine olanak sağlar.
Bizler, hayatta kalabilmek için zihinsel ya da fiziksel işgücümüzü satarak
gücünü arttırdığımız kapitalist egemen sınıfın bir parçası değiliz.
Biz bu sistemde ücretli köleleriz.
EMPERYALİZM
Kapitalizm, dünyayı ve insanlığı
emperyalizm ve onun sonuçlarından biri olan savaşa sürüklemektedir.
Emperyalizm kendisini çeşitli şekillerde ifade etmektedir: askeri olarak yani
fiziki zor ile, veya uluslararası finansal kurumların ekonomik baskılarını
kullanarak. Bizler emperyalizmin her formuna karşıyız. Emperyalizme tutarlı
şekilde karşı olmak, vatandaşı olduğun ülkenin saldırganlık veya yayılmacılığına
da karşı olmayı gerektirir. Bu bağlamda mazlum ülke yoktur.
SINIF
SAVAŞI
İnsanın
doğası üzerine yapılan tartışmalar bir yana, içinde bulunduğumuz
kapitalist toplumdaki insanların hayatı algılayışı ile üyesi bulundukları
sınıf arasında çok yakın ilişkiler vardır. Çıkarları adaletsiz
kapitalist sistemin sürmesini gerektirenler ile, toplumun özgür ve adil şekilde
yeniden yapılanmasından fayda sağlayacak olanlar kabaca iki sınıf oluşturur.
Eşitsiz ve uzlaşmaz sınıfsal çıkarlar nedeni ile bu iki toplumsal sınıf
arasında mücadeleler süregelmektedir. Modern kapitalist toplumun özellikleri
asırlardır süregelen bu mücadelelerin sonucudur. Düşüncelerimiz,
egemen sınıfın baskılarına karşı her gün mücadele eden işçi sınıfını
temel almıştır ve bunun üzerinden gelişmektedir.
İşçilerin
öz-örgütlenmesi toplumsal devrim için bir zorunluluktur. Bu, işçilerin çıkarları
içindir, yasalar ya da düzenlemeler için değil. İşçi örgütlülüğünün
esası, hiyerarşiye karşıt olan, işçilerin kendileri ile ilgili konularda
doğrudan ve eşit etkiye sahip olduğu bir doğrudan demokrasidir. Doğrudan
eylem bir güç arzusu değil; grevle, iş yavaşlatma ile, sabotaj ile, kamulaştırma
ve dayanışma ile üretim araçlarına el koymak ve mücadeledeki işçilerle
karşılıklı yardımlaşmadır. Bu işçi örgütlerinin oluşumunu ve bu şekle
dünüşümünde rol almak ve desteklemek gerekir.
DEVLET
Devletlerin
ve hükümetlerin bütün çeşitlerine karşıyız. Totaliter diktatörlükler
ya da “ temsili demokrasi” ayrımı olmadan bütün devletlerin amacı eğemen
sınıfın baki kalmasını sağlayacak şekilde toplumu yönetmektir. Bunu
yapabilmek için devlet politik,yaşamsal, yargısal, askeri vb. kurumları
tekelleştirir ve merkezileştirir. Bu sistem ve hiyerarşiyi temel alan bütün
bu kurumlar ortadan kaldırıldığında bütün güç sıradan insanların
olur. Kendisini dış koşullara ve toplumu kontrol etmeye göre konumlandıran
devlet, toplumu ve toplumun politik potansiyelini yadsır ve toplumsal
fonksiyonları bürokratik devlet fonksiyonlarına dönüştürür.
IRKÇILIK
Irksal
ve etnik temellerde hiyerarşi ve toplumsal eşitsizlik de bir sömürü ve baskı
biçimidir. Ataerkillik gibi, bu formdaki toplumsal baskı ezilen sınıfı bölmek
ve zayıflatmak için kullanılır ve her aşamasına karşı çıkılmalıdır.
Irkçılık, kapitalizm ve egemen sınıf tarafından desteklenmekle birlikte
kapitalist toplumsal yapının ortadan kaldırılması ile sona ermeyebilir.
Bizler ırkçılık ve bütün formları ile mücadele etmeyi ve toplumsal özgürlük
için özel şartlara göre devrimci hareket içerisinde çeşitli örgütlenmeleri
savunuyoruz.
ENTERNASYONALİZM
Toplumsal
devrimin özgürlükçü ve başarılı olması için küresel olması şarttır.
Birimiz bile tutsak ise hiçbirimiz özgür değiliz. Birleşik bir hareket inşaa
etmek için uluslarası ilişkileri, dayanışmayı ve tartışmaları devam
ettirmek ve geliştirmek gereklidir. Enternasyonalizm, milliyetçiliğin
panzehiridir.
EKOLOJİ
Kapitalizm
gezegeni ekolojik bir yıkım ile tehdit etmektedir. Varlıklı seçkin tabaka,
menfaatleri için ekolojiye zarar vermekten çekinmez iken, biz ezilenlere de
bunun olumsuz sonuçları ile yaşamak düşer. Bizim arzuladığımız toplum
doğa ile uyum halindedir, ihtiyaçlarımız ve arzularımız ekolojik dengeyi
bozmamalıdır.
ULUSLARIN
ÖZGÜRLÜĞÜ
Yabancı egemenlerin karşı cephesinde,
yerel çalışan sınıf ve yerel egemen sınıfın ortak çıkarları olduğunu
iddia eden ulusal kurtuluş hareketlerinin ideolojisini desteklemiyoruz. Bununla
birlikte politik ve ekonomik emperyalizme, ırkçılığa, soykırıma ve sömürgeleştirmeye
karşı mücadele eden çalışan sınıfı destekliyoruz ve yeni lokal bir
egemen sınıfın daha ortaya çıkmasına karşı çıkıyoruz. Emperyalizmin
yenilgisinin ancak tüm emperyalistlere ve egemenlere karşı toplumsal devrim
perspektifinde mücadele edilerek sağlanabileceğini düşünüyoruz. Bu
toplumsal devrim ulusal sınırları karşısına alarak olabilir. Uluslararası
işçi sınıfının daha fazla bölünmesine yaradığı için ulusculuğun her
türlüsüne daha da fazla karşı çıkıyoruz. İşçi sınıfının vatanı
yoktur, ulusal sınırlar kaldırılmalıdır. Kendisi için küresel devrimi
esas olarak algılayacak toplumsal devrim için dayanışmayı geliştirmeli ve
teşvik etmeliyiz.
ATAERKİLLİK
Yeryüzündeki
bütün baskılar içerisinde belki de en köklü olanı erkeklerin kadınlar üzerine
egemen olduğu ataerkilliktir. Bu egemenlik kendisini özel ya da kamu alanı
farketmeden her yerde gösterir. Kapitalizm
ve devlet tarafından devam ettirilmesine rağmen, ataerkillik onlardan öncesine
dayanmaktadır ve karşıt konumlanmadıkça onların yıkılışlarından sonra
da varlığını sürdürecektir. Anarşist feminizm bizim eleştirdiğimiz ve
saldırdığımız baskı unsurları olan; kapitalizmin ve devletin cinsel,
ekonomik ve politik baskısına karşı mücadele etmeyi içeren bir teori ve
pratiktir. Feminizmin ataerkillik teşhiri ve anarşist komünizmin devrimci sınıf
perspektifini birleştirerek, anarşizm ve feminizm insanlığın özgürlüğü
adına ortak amaçlarına ulaşabilirler. “Kadınların özgürlüğü olmadan
devrim olmaz. Devrim olmadan kadınlar özgür olamaz.”
HOMOFOBİ
Kapitalist
ataerkil toplum kendisini tekrardan üretebilmek için özenle hazırladığı
cinsel rolleri belirli bir intizamla kullanır. Bu beklentilerle homofobiyi
besler ve bireyin kişisel cinsel gelişiminde belirli sınırlar çizer. Cinsel
kimlik ve yaşam tarzından dolayı baskı yaratan sosyal çevrenin özgürleşmesi
gerektiğini düşünüyoruz.
LİBERTER
ÖRGÜT
İdeallerimizin
etkisini arttıran liberter bir örgütün gerekli olduğuna inanıyoruz.
Kitleler adına hareket ettiğine inanılan merkezi partinin devrim fikrini zayıflatan,
otoriter hastalıklara yol açan görüşlerini
benimseyen bakış açısını reddediyoruz. Bu bakış açısının
sosyalizm adına bir şey yapmadığını ve kanlı diktatörlüklere vardığını
biliyoruz. Liberter örgüt, bir parti ya da öncü değildir ancak işçi sınıfı
içerisinde aktif bir kesimi otoriter ideolojilere karşı teorik ve pratik mücadelede
birleştiren noktadır.